4 Şubat 2011 Cuma

INTRO

   Bazen sonbahar düşleri,bazen kar beyaz yüzleri,bazen de yalnızlık yürüyüşleri... Kaybolmak isteği o kadar da saçma değil aslında.Yönünü bulmak içinde bir şeylere bakmaya gerek yok.Gönlüne koyacağın o çocuksu amacı,tek bir yudumda içermişcesine öyle bir kanıksamalısın ki,ilk adımını atabilesin.

  Sana hep tatlı düşler göstereceğime inanma sakın,lakin bu yol;her rengin olduğu,her sonucun binlerce farklı sonuçlar doğurduğu,her sorununda binlerce farklı cevabı olduğu bir cümbüş yolu.Karnavalımız,bakmaktan çok görmeyi değil,gözünü kapatıp hayal edebilen,hayal ettikleriylede fütursuzca dalga geçebilen herkese açık.

 Delilikle dahilik arasında ince bir fark vardır diyenler,yalnızlık düşlerinde aynı anda hem deli hem de dahi olmanın,o inanılmaz keyfini yaşarken,biz gözlerini kapayanların ise gözleri açık olanlara,nanik yaptığımızı anlamaları için zaman bile tanımayacağız.

 Kendi meşekatli yollarımızda,o aptal kulesinden hiçbir zaman kurtulamayan güzel prensesimizi kurtarmaya çabalarken,beyaz atlı prensin yolda kaybolduğunu öğrenip aramaya çıkacağız.Hayat denen oyunun,ilerleyen bölümlerinde deneyim puanı kasmak için ıvır-zıvırla uğraşmayıp,direk bölüm sonu canavarına kafa göz dalacağız.Burası yalnız düşleri,burada her renk yeni bir dünya,her bir dünyada yeni bir siz ...

1 Aralık 2010 Çarşamba

İlk dokunuşlar

Herşeyin ilki zor olur derler ya da ilkin günahı yok.İlk blog denememde ne yapcağıma dair bir fikrim yokken aslında bu alan içerisinde yazdıklarımın sadece görünüme bir katkı sunmasından başka beklentim yok desem yalan olmaz açıkçası..